This article is especially meant for our Turkish visitors, as it concerns them most, due to its nature. I hope to translate this article sometime in the future.

 

Mustafa Kemal Atatürk'ün Osmanlı'yı İnkar Ettiğine İlişkin İddiaların Asılsızlığı Üzerine

Bilindiği gibi, konuya siyasi ve hukuki yönden yaklaşmak gerekmektedir.

Konunun hukuki yönden irdelenmesi halinde, karşımıza devletler hukuğu dediğimiz uluslararası hukukta genel kabul görmüş kaideler ortaya çıkmaktadır. Devletlerarası hukuk, adından da anlaşılacağı gibi, devletler arasındaki hukuki ilişkileri düzenler. Özel hukuk ilişkileri ise, özel şahıslar arasındaki ilişkilerin düzenlediği hukuk türüdür.

Miras hukuku bakımından, gerek devletlerarası hukukta, gerek özel hukukta "redd-i miras" müessesesi aynı kurallara sahiptir. Yani, bir babadan kalan mirası, evladın nasıl reddetme hakkı varsa, devletler hukukunda da yeni kurulan bir devletin evvelce bağımlı olduğu devletten veyahut da kendinden önce o mekanda kurulmuş bir devletten kalan mirası reddetme hakkı vardır. Her ne kadar "redd-i miras" müessesesi, hukuki açıdan imkan dahilinde ise, onurlu bir yaşam olarak hoşgörülmez.

Yukarıda anlatılanlar Birinci Dünya Savaşı sonucunda işgal edilerek sona eren Osmanlı İmparatorluğu sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti için de geçerlidir. Ancak, Mustafa Kemal Atatürk, Osmanlı'nın mirasını reddetmemiştir. Osmanlı'nın Avrupa ülkelerine büyük imtiyazlarla verdiği, imparatorluk içindeki "kapitülasyon" olarak adlandırılan birçok yapım ve işletme hakkından doğan, ogünkü şartlara göre büyük boyutlara varan borçlar, Mustafa Kemal Atatürk ve Türk halkının büyük fedakarlıklarıyla son kuruşuna kadar ödenmiştir.

Bundan da görüleceği gibi, Mustafa Kemal Atatürk, gerek siyasi, gerek hukuki bakımdan Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçısı olduğunu açıkça kabul etmiştir. Bunun dışında son zamanlarda kamuoyunda, Türkiye Cumhuriyeti'nin Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçısı olup olmadığı hususundaki tartışmalar beyhudedir. Mustafa Kemal Atatürk, Osmanlı İmparatorluğu'nun içine düştüğü çıkmazdan o günün şartlarına göre yegane çıkar yolun cumhuriyet olduğuna esasen çok öncelerden karar vermiştir.

Mustafa Kemal Atatürk'ün Onuncu Yıl Nutku'nda Osmanlı İmparatorluğu'nun Türk halkına uyguladığı "altıyüz yıllık esaret" ifadesinde aslında cumhuriyetin temel ilkesi olan halkın kendi kendini yönetmesi erdeminden kaynaklanan üstün bir vasfa işaret etmekten ibarettir. Dolayısıyla, Atatürk'ün by ifadelerini çarpıtmak, Osmanlı'yı inkar ettiğini ileri sürmek, Atatürk'ün eşsiz zeka ve kabiliyetini anlayamayan veya anlayamamış kişilerin son derece sakıncalı yorumlarından ibarettir.

Dünya tarihinde kurulmuş sayısız imparatorluk içerisinde değişik ırk, millet, din gruplarını altı asırdan fazla bir süreyle uyum içinde yaşatabilen Osmanlı, dünya tarihçileri tarafından takdirle yorumlanırken kendi içimizde bir takım insanların ortaya çıkıp, gene hemen tüm imparatorluklarda olduğu gibi "günahıyle, vebaliyle," Osmanlı İmparatorluğu'nun ecdadımız olarak inkar etme girişimleri üzerinde iyi düşünülmesi ve toplumumuzda büyük kitleleri rencide etmeyecek bir yaklaşımla ele alınması gereken bir husustur.

Bunu yazan vatandaşımız ne yazardır ne de eski bakan ne de bir kurum başkanı. Sade bir devlet memurudur. Kendisi ismini vermek istememiştir.